Türkiye’de Mobbing davaları – Tülin Yıldırım
22 Kasım 2006 -
'Mobbing'in sözcük anlamı, psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermektir.'
Mobbing özellikle hiyerarşik bir yapılaşmanın olduğu gruplarda, zayıf bir kontrolün olduğu örgütlerde güçlünün altta kalanlara psikolojik yollardan baskı yapmasıdır.
Son dönemde sosyoloji ve hukuk başta olmak üzere çeşitli alanlarda disiplinlerararası çalışılan bir konu haline gelmiştir.
Mobbing sözcüğü önceleri çocukların birbiyle olan zorbalık ilişkilerini tanımlamakta kullanılmıştır. İşyerlerinde de 1950-1960’lı yıllarda yapılan araştırmalar mobbingin sadece çocuklar arasında yaşanmadığını ortaya koymuştur. Mobbing, kökü Latince olan ve bir kimseyi sıkıştırmak, bunaltmak ve taciz etmek anlamında bir sözcüktür. Çoğunlukla işyerlerinde bazen bir kişinin, bazen bir grubun, bir çalışan üzerinde uzun bir süre yani aylar ve yıllar boyu, sistematik bir baskı uygulamalarıdır.
Mobbing Duygusal bir saldırıdır. Kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi olmasıyla başlar. İşverenin İma, alay ve karşısındakinin toplumsal itibarını düşürme gibi saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır.
Kişiye yönelik, yaş, ırk, cinsiyet gibi herhangi bir ayrımcılık olmadan, taciz, rahatsız etme ve kötü davranış yoluyla herhangi bir kişiye yönelen saldırganlıktır. Kişiyi iş yaşamından dışlamak amacıyla kasıtlı olarak yapılır.
Hangi işyerlerinde ve hangi kişilerin mobbinge uğradığına bir göz atacak olursak; (Bir araştırmaya göre) kar amacı gütmeyen kuruluşlar, okullar ve sağlık sektöründe mobbing daha yaygındır. İşsizliğin yüksek olması ve çalışanın değersiz görülmesi de mobbingin oluştuğu işyeri sayısını artırmaktadır. Sonuçta her işyerinde ve her türlü kuruluşta olabilir. Organizasyon bozukluğunun daha fazla olduğu işyerlerinde ise disiplin getirmek, verimliliği artırmak, refleksleri koşullandırma (askeri disiplin) amacıyla yapılır. Psikolog Michael H. Harrison, Ph.D., yakın zamanda A.B.D.’de 9,000 kamu çalışanı üzerinde yapılan araştırmada, kadın çalışanların %42’sinin, erkek çalışanların ise % 15’inin son iki yılda zorbalığa uğradığını, bunun kayıp zaman ve verimlilik açısından 180 milyon dolara mal olduğunun hesaplandığını belirtiyor. Leymann İsveç’te intiharların %15’inin mobbing kaynaklı olduğunu söylüyor.
Mobbinge uğrayanların genel özellikleri ise aşağıdaki sıralamada yeralmaktadır.
• İşini çok iyi, hatta mükemmel yapan,
• İlişkileri olumlu ve çevresindekilerce sevilen,
• Çalışma ilkeleri ve değerleri sağlam, bunlardan ödün vermeyen,
• Dürüst ve güvenilir, kuruluşa sadık,
• Bağımsız ve yaratıcı,
• Zorbanın yeteneklerinden üstün özelliklere sahip olan.
• Bazen de işyerinde sessiz, iletim kuramayan işçilere yönelebiliyor.
• Zorbanın genel özellikleri ise (Leyman) aşırı kontrolcü, korkak, nevrotik ve iktidar açlığı gibi niteliklerle tanımlanır.
Aslında mobbingcinin ve kurbanın kişilik özellikleri ve işyeri koşulları bize mobbingin nedenlerini açıklıyor. Leyman bunları 4 başlık alında topluyor.
Bunlar;
1. Birisini bir grup kuralını kabul etmeye zorlamak,
2. Düşmanlıktan hoşlanmak
3. Can sıkıntısı içinde zevk arayışı
4. Önyargıları pekiştirmek olarak sıralıyor.
Bunlara ek olarak Mobbingcinin kötü kişiliği, bunu patron olması nedeniyle ilahi hak olarak görmesi, şişirilmiş benmerkezcilik, narsist kişilik, çocukluk travmaları vs. de sayılabilir. Bodsky Taciz edilmiş çalışan adlı kitabında; “taciz ya da rahatsız etme, insanların kendilerini ayrı tutma ve ayrıcalıklarını koruma için kurulu bir işleyişin olmadığı zaman başvurdukları bir yoldur” şeklinde tanımlamaktadır.
Genel olarak mobbing nedir, kimler mobbinge uğrar ve mobbing yapanın özelliklerine değindikten sonra mobbing davranış biçimleri sınıflandırılmasına bakalım.
1. Kendini göstermeyi ve iletişim oluşumunu etkilemek (sözünüz kesilir, yaptığını iş sürekli eleştirilir, jest ve bakışlarla ilişki kesilir, yazılı ve telefonda tehditler vs.)
2. Sosyal İlişkilere Saldırılar (Çevrenizdeki insanlar sizinle konuşmaz, size diğerlerinden ayrılmış bir işyeri verilir, sizinle ilişkiye geçmeleri yasaklanır, sanki orada değilmişsiniz gibi davranılır.
3. İtibarınıza saldırılar (insanlar arkanızdan kötü konuşur, asılsız söylentiler çıkarılır, kararlarınız sürekli sorgulanır, özgüveninizi olumsuz etkileyen bir iş yapmaya zorlanırsınız.
4. Kişinin yaşam kalitesi ve Mesleki Durumuna Saldırılar (sizin için hiçbir özel görev yoktur, sürdürmeniz için anlamsız işler verilir, sahip olduğunuzdan daha az nitelik gerektiren işler verilir, işiniz sürekli değiştirilir, özgüveninizi etkileyecek şekilde işler verilir.)
5. Kişinin sağlığına doğrudan saldırılar (fiziksel olarak ağır işler yapmaya zorlanırsınız, fiziksel şiddet tehditleri yapılır, doğrudan cinsel taciz, fiziksel zarar)
Mobbing bir anlaşmazlıkla başlar, bu işin akışına ilişkin ya da bir davranışa ilişkin v.b olabilir. Daha sonra zorbanın saldırgan eylemleriyle devam eder, saldırganlığa zorbanın dışında yönetim veya iş arkadaşlarınızda katılabilir. Bir sonraki aşamada ise; sorunun kaynağı, problemli ya da akıl hastası olarak damgalanırsınız. Süreç işinize son verilmesi yada sizin ayrılmanızla tamamlanır.
Ayrılmanızda işinize son verilmesi de çoğunlukla mobbingin bitmesine yetmez çünkü benzer bir iş kolunda çalışacağınız zaman artık referanslarınız kirlenmiş olur. Ya kötü huylu ya asi ya da işten anlamaz olarak artık damgalanmışsınızdır.
Bu süreç işlerken çalışanların karşılaşacakları olaylara bir bakalım.
1. Çalışanların Şerefi, doğruluğu, güvenirliği ve mesleki yeterliliğine saldırılar başlar, (mesleki yeterlilik sorgulandığı zaman bu o kişiye güvenilemeyeceği anlamına da gelir eğer mobbinge uğrayana güvenilmiyorsa yaptıkları iş değersizdir ve kendileri de)
2. Olumsuz, küçük düşürücü, yıldırıcı, taciz edici, kontrol edici iletişim kurulur (verilen süre içinde başarılması zor görevler vermek, izole edilmek, bilginin saklanması, kuralların sıkça değiştirilmesi)
3. Doğrudan ve dolaylı, gizli veya açık yapılması, (göz teması kurulmaz, tutarsız gösterilirsiniz, görmezden gelinirsiniz, yetkileriniz azaltılır)
4. bir veya birkaç kişi tarafından yapılması (bu duruma bazen yöneticiler ve çalışanlar da katılır)
5. sürekli, çoklu ve sistemli bir biçimde zaman içinde yapılması (mobbingin sıklığı ve süresi zararı büyütür,)
6. hatanın kurbandaymış gibi gösterilmesi (aniden yetersizmişsiniz gibi gösterilir, önceden şikayet konusu olmayan bazı hatalar sorun yaratmaya başlar)
7. kurbanın itibarını kaybetmeye, kafasını karıştırmaya, yıldırmaya, onu yalıtmaya yönelik olması ve onu teslim olmaya zorlaması (utandırma eylemleri yapılır)
8. kişiyi dışlama niyetiyle yapılması
9. işyerinden ayrılmayı kurbanın tercihiymiş gibi göstermek.
10. örgüt yönetimi tarafından hoş görülmesi, kışkırtılması, teşvik edilmesi (çare aramak için görüştüğünüz merciler sizi reddeder)
bu davranışlara maruz kalan kurbanın nasıl etkilendiğine gelince;
Mobbing insanın mesleki bütünlük ve benlik duygusunu zedeler, kişinin kendine yönelik kuşkusunu artırır, Paranoyaya ve kafa karışıklığına neden olur, Kurban kendine güven duygusunu yitirir. Kendinizi yalıtabilir, huzursuzluk korku, utanç, öfke ve endişe duyguları ile dolabilirsiniz. Ağlama, uyku bozukluklarından,depresyon, yüksek tansiyon,panik atak, kalp krizine kadar giden sağlık sorunları ve travma sonrası stres bozukluğu yaratır.
Western Washington Üniversitesi profesörlerinden sosyal psikolog Gary Namie, Ph.D., göre, zorbalık kurbanlarının %41’i bunalıma giriyor, kadınların %31’i, erkeklerin %21’i Travma Sonrası Stres Bozukluğu (PTSD) teşhisiyle bir kez daha işyerine dönemez, çalışamaz oluyorlar. Tam anlamıyla çalışanın kuruma ve topluma olan katkısı sıfırlanıyor, kendisi büyük bir yük haline geliyor.
Nasıl Başa çıkılabileceğine gelince;
En çok yeni bir iş aramanız, yardım almanız, kendinizi yalıtmamanız, özgüveninizi geliştirmeniz, olasılıkları hatırlamanız, yaranızı sarmaya çalışmanız, yasal işlem yapmanız ve sendikanıza başvurmanız önerilmektedir. Mobbingin psikolojik bir saldırı olduğu düşünülürse psikolojik savunma yöntemleri geliştirmeniz büyük önem taşımaktadır. Böylece aldığınız yaranın derinleşmesini önleyebilir ve iş yaşamının dışına atılmaktan kendinizi kurtarabilirsiniz. Yukarıdaki araştırma mobbingin yarattığı etkiyi gözler önüne sermektedir.
MOBBİNGİ DURDURABİLİR YA DA ENGELLEYEBİLİRMİYİZ?
Aslında durdurmak ya da engellemekten önce bu sorunun varlığını anlamamız gerekiyor. Çünkü Türkiye’de ne yasal olarak tanımlanmış ne de bilinen bir olgu haline gelebilmiştir. Sınırlı sayıda insan kaynakları uzmanı ve sayılı psikologun dışında ne sendikalar ne de çalışma bakanlığı böyle bir sorunu gündemine almamıştır. Bu durumda sendikanıza danıştığınızda ya bu sorunu anlamayacak ya da işyerlerinde doğal bir süreç olarak göreceklerdir. Çünkü yaygın işsizlik ortamında sizin yerinize çalıştırmak istedikleri birisi mutlaka bulunmaktadır ve sırf bu nedenle size bu davranışı yöneltiyor olabilirler. Mobbing aslında sıkça kaşılaştığımız yıldırma kavramından çok uzak gibi görünmüyor. Fakat bugün yıldırma olgusu genel kabul görmüş ve üstünde bir çalışma yapmayı ya da engelemeyi pek de aklımızdan geçimediğimiz bir duruma dönüşmüştür. Bu nedenle hem olayın psikolojik boyutlarının hem de karunma ve önlemlerin öne çıkarılması açısında mobbingi kullanmayı tercih etmek gerekiyor. peki bu kavram üzerinden yani mobbing sürecinde çözümsüz müyüz? Önce aşağıdaki yollara bir bakalım
• Zorbaya açıkça duruma itiraz ettiğinizi söyleyin, taciz edici söz ve davranışlarını durdurmasını isteyin. Yanınızda güvendiğiniz ve gerekirse tanıklık edebilecek bir iş arkadaşınız bulunsun.
• Olayları, verilen anlamsız emirleri ve uygulamaları yazılı olarak kaydedin.
• İlk fırsatta zorbayı yetkili birine rapor edin, eşitiniz ise üstünüze, üstünüz ise yönetim kurulu ve insan kaynaklarına durumu açıklığıyla ve kanıtlarıyla bildirin.
• Gerekiyorsa, tıbbi ve psikolojik yardım alın, hem yardımcı olacaktır, hem de kanıt oluşturacaktır.
• Şikayetiniz hakkında kuruluşunuz içinde ne yapıldığını araştırın.
• İş arkadaşlarınızla durumunuzu paylaşın, onlar da aynı şekilde rahatsız olabilirler, grupça başvurmanız daha etkili olabilir.
Bunlar mobbingi bir bütün olarak durdurmuyorsa hukuksal başvuru için elinizde yeterince malzeme toplanmış olur. Suç olarak tanımlanmasıda uygulamaların azalmasında katkı sağlayacaktır. Hem mobbingcilerin geri çekilmesine hem de kurbanların çaresiz kalmasını engeleyecektir.
Avrupa da çok sayıda konuyla ilgili dava ve ağır para cezaları bulunmaktadır. benzer davaların Türkiye’de de açılmasının sağlanması, mobbing konusunda bir bilinç oluşturulması ve işverenin keyfi davranışlarının sınırlandırılması ve son kertede ortadan kaldırılması, sendikaların bu konuda etkinliklerinin artırılması mobbingin azaltılması yönünde önemli bir adım olacaktır. Bu anlamıyla, Türkiye'de Şubat 2006'da Jeoloji Mühendisleri Odasına, Mayıs 2006'da Toprak Mahsülleri Ofisi'ne yönelik açılmış 2 mobbing davası bulunmaktadır.
25 Eylül 2007 Salı
Mobbing Davaları
Mobbing davaları yaygınlaşıyor - Burcu ÖZÇELİK (Hürriyet)
29 Ocak 2007 -
İşyerinde psikolojik taciz yani mobbing davaları artık Türkiye’de açılmaya başlandı. Avrupa’da çok yaygın olarak bilinen, yasalarda, iş sözleşmelerinde bile yer alan mobbing Türkiye’de de bol bol yaşanıyor ama insanlar ne olduğunu bilmediği için adlandıramıyordu. Fakat son dönemde Türkiye’de de uğradıkları mobbing olaylarından dolayı insanlar dava açmaya başladılar.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çalışan Şaban Tokat, Jeoloji Mühendisleri Odası’nda çalışan Tülin Yıldırım, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Dehen Altıner, Türkiye’de ilk mobbing davalarını açanlar. Handan Arapcıoğlu ise mobbinge maruz kalmış fakat mobbing değil işe iade davası açmış. Her birinin hikayesi farklı ama hepsi de mobbingi yaşamış ve mahkemeye başvurarak haklarını aramış. Kimisi açtıkları davaları kazanmış, kimisinin ise davaları hala sürüyor. İşte onların hikayesi.
17 sene her gün işyerindeki sorunların etkisinde yaşadım
PROF. DR. DEHEN ALTINER
1985’ten beri Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Dehen Altıner de bir mobbing kurbanı. Geçen yıl Hürriyet Pazar’da yayınlanan röportajında Dehen Altıner, amiri durumundaki Dekan Prof. Dr. Mürşit Pekin’in baskısıyla gördüğü mobbing’i anlattı: Öğrencileri laboratuvarlardan kovuluyor, araştırmalarına ödenek sağlanmıyor, çay ocağının yanında sunta çevrili odaya sürülüyor, asistanlarına kadro verilmiyor ve hayatları karartılıyordu. Altıner 17 yıl dişini sıktıktan sonra 3 yıl önce bir bölüm toplantısında Dekan Pekin’in "haykırarak onu odadan kovması" üzerine harekete geçmeye karar verdi ve manevi tazminat davası açtı. Mahkemede, Pekin’in "kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu, küçük düşürdüğünü, itibarını zedelediğini" kanıtladı. Dekan Prof. Dr. Pekin’in mahkûmiyeti Yargıtay’da onandı. Prof. Dr. Altıner "60 yaşındayım. 17 sene her gece eşimle işyerimdeki sorunların etkisini yaşadık. Hiç değilse yasal olarak yapılanı belgelemiş oldum" diyor.
Sabah kapıda bir baktım ki manyetik kartım iptal edilmiş
HANDAN ARPACIOĞLU
Çok şubeli, büyük ölçekli bir bankada iki ayrı bölümden sorumlu bölüm başkanı olarak çalışan Handan Arpacıoğlu, 6 ay süreyle mobbinge maruz kaldı. Çalıştığı işyerinde üçüncü yılındayken yeni gelen amiriyle başladı herşey. Arpacıoğlu, amirinin geldiği günden itibaren görevini yapmayı engeleyici herşeyin yaptığını söylüyor: İlgili toplantılara çağrılmamak, yapacağı işlerin yanında son derece önemsiz ve gereksiz görevlerin kendisine verilmesi, başka bölümlerin işinin kendisine yüklenmesi, masasına amiri tarafından kağıtların fırlatılması ve sen yapacaksın denmesi, şahsen çağrıldığı yurt içi ve yurt dışı toplantılara yerine başka birisinin gönderilmesi, yaptığı her işin sorgulanması, herkesin ortasında kendisine bağrılması...
Arpacıoğlu’nun işten çıkarılma süreci ise sorumluluğundaki bir işin yapılmasına onay vermemesiyle başlıyor. "Amirim sen hiçbir şekilde bu işle ilgilenmeyeceksin yoksa canını yakarım diye tehdit etti. Ama yine de onay vermedim. Bunun üzerine başka bir bölüme atandım. Yeni poziyon hem unvan, hem ücret hem görev bakımından bir rütbe tenziliydi." Yeni görevine itiraz eden ama hiçbir sonuç alamayan Handan Arpacıoğlu bir gün bankaya gittiğinde içeri giremedi: "Manyetik kartım iptal edilmişti. Arkadaşlara niye giremiyorum dediğimde siz artık içeri giremeyeceksiniz dediler. Niye dedim? X bey öyle söyledi dediler. O gün yönetim kurulu başkanına, genel müdüre ve insan kaynakları müdürüne bir mail attım ama hiçbir yanıt gelmedi. Ben de bu olayı noterle tespit ettirdim."
Ondan sonra hukuki süreç başladı. İşe iade davası açan Handan Arpacıoğlu, bir yılın sonunda davayı kazandı. Fakat işyerine gittiğinde amiri tekrar karşısına çıkarak sen burada değil yeni atamanın yapıldığı yerde çalışacaksın dedi. Mahkemenin konusunun bu atamanın yanlışlığı olduğunu ve görevine iade edildiğini söyledi ama bir sonuç alamadı: "Mahkeme kararı gereği şirket göreve geri almayınca tazminat ödemekle yükümlü. Tazminatımın sadece bir kısmını alabilidim, o nedenle şimdi de tazminat davası sürüyor." Arpacıoğlu mobbing davası da açmak istediğini ama kurum zarar görmesin diye açmadığını söylüyor. Yine kurum zarar görmesin diye, çalıştığı bankanın adının açıklanmasını da istemiyor.
Anladım ki bu bir yıldırma süreci
TÜLİN YILDIRIM
Mobbinge uğradığı için dava açan ve kazanan Jeoloji Mühendisleri Odası çalışanı Tülin Yıldırım’ın açtığı dava, 26 Aralık’ta Radikal Gazetesi’nde de manşet haber olarak verilmişti. Yıldırım’la HR Dergi’nin 24 Ocak’ta düzenlediği "Mobbing İşyerinde Psikolojik Taciz" konferansında konuştuk.
7 yıl önce Ankara Jeoloji Mühendisleri Odası’nda işe başlayan ve Büro Amiri olarak çalışan Yıldırım’ın işyerindeki sorunları iki yıl önce başladı. Yeni genel sekreterin gelişi onun için bir dönüm noktası oldu: "Sürekli olarak yaptığım işin beğenilmediği söyleniyordu ama neyini beğenmiyorsunuz diye sorduğumda ’beğenmiyorum işte!’ deyip geçiyordu. Bir sürü yetkimi elimden aldılar. Kimin ne eksiğinin giderilmesi gerekiyorsa bana yüklendi. Büro Amiri olmama rağmen toplantılarda kimse yüzüme bakmaz oldu. İzin günümde yaşanan bir evrak karışıklığının sorumluluğunu bana yüklediler. Beni yalancılıkla bile suçladılar. Sonunda uyarı ve kınama cezası da aldım. Artık işe ayağımı sürükleyerek gider olmuştum."
Yıldırım bu dönemde istifa etmeyi çok düşündü ama kendini daha da ezik hissedeceğini düşünerek hep vazgeçti. Sonunda depresyona girdi, psikiyatra giderek rapor aldı. Bu sefer de işten kaytarıyor diye işyerinde dedikodusu çıktı. "Basit şeylerle başlayan süreç hızla bir sarmala dönüşüp beni yutmaya başladı. Arkadaşlarımla aramda bir problem yoktu fakat siz o kadar çok eleştirince bir süre sonra onların da size güvenleri eksiliyor. Açıktan söylemiyorlardı ama, Tülin Hanım da biraz dikkat etseydi, diye konuşmalar yapıldığını biliyorum. En son rapor aldığımda bana çok düşmanca davrandılar. Yönetim de, zaten çalışmak istemiyordu, gitti rapor aldı, sizi burada yalnız bıraktı, diyerek düşmanlık tohumları atmış. Ben işe gittiğimde insanlarda işten kaytarmaya çalıştığım gibi bir izlenim oluşmuştu. Sonra konuşarak çözdük. Neler yaşadığımı, bu davranışlara neden maruz kaldığımı, mobbingin ne olduğunu hem başka odaların çalışanlarının da katıldığı toplantılar düzenleyerek anlattım."
Aslında Tülin Yıldırım’ın mobbing kavramıyla tanışması tamamen tesadüf. İşyerindeki can sıkıcı olaylar başladıktan 7-8 ay sonra jeoloji haber bülteninde bir üyenin yazdığı makalede ilk kez mobbing kavramından söz edildiğini okudu. Sonra yabancı kaynaklarda araştırdı. "Mobbingin ne olduğunu öğrenince anladım ki bu bir yıldırma süreci. Bir an ne olduğunuzu anlamıyorsunuz. Hem size hem çevrenizdekilere kötü olduğunuz izlenimi veriliyor. Mobbing bir işten atılma süreci. Baştan hiç işten atılabileceğimi düşünmedim çünkü işimi seviyor ve iyi yapıyordum. Ama bunların her biri ona götürüyormuş meğerse. Nitekim sonuçta çıkışımı da verdiler."
Yıldırım işten atılmadan 2 ay önce, maruz kaldığı mobbing’den dolayı gördüğü zarar nedeniyle manevi tazminat davası açtı. Oda dava metnini gördüğünde çok da fazla ilgilenmedi ama ona üç gün hiçbir iş vermeyip, masasındaki bilgisayarı da alarak sen burada oturacaksın denildi. Açtığı davayı kazanan Yıldırım kendisine verilen uyarı ve kınama cezasını da kaldırıp 1000 YTL tazminat aldı. Şimdi ise işe iade davası devam ediyor.
Avukatı anlatıyor:
Hukuki açıdan mobbingi nereye oturtabiliriz diye baktık
Tülin Yıldırım’ın avukatı Ayşe Altıparmak, Yıldırım kendisine ilk geldiğinde mobbing kavramını bilmediğini bunu hukuki açıdan nereye oturtabiliriz diye çalışmaya başladıklarını söylüyor. "Çünkü benim gördüğüm tüm davalarda iş akdi bir şekilde ya işçi yada işveren tarafından fesh ediliyordu. Bizim davamızda ise iş akdi devam etmekteydi. Kişi orada çalışıyor ve işverene sen bana haksızlık ediyorsun, bu benim çalışmamı etkiliyor ve bu yüzden bana tazminat ödemen gerekiyor, diyorduk. Bu çok yeni bir şeydi ama denemeye karar verdik. Tülin Yıldırım’a dava sürecinde üstündeki baskıların çok artacağını söyledim. Hatta istiyorsan yeni bir iş ara, sen benim arkadaşımsın, boşuna uğraşmayalım dedim. O ise çok yıprandığını, kaybedecek de olsa birilerinin onun haksızlığa uğradığını bilmesini istediğini söyleyince dava açmaya karar verdik."
Kavram yabancı olduğudundan Ayşe Altıparmak İngilizce, Türkçe her türlü yayını ve davayı inceledi. Mahkemeye sunduğu dipnot ve dilekçelerde böyle bir kavramın olduğunu ve dünyada milyonlarca insanın mobbinge uğradığını söyledi. Altıparmak hukuki olarak tanımlanmamış bir süreci nasıl bir temele oturttuklarını şöyle anlatıyor: "İşveren işçinin sağlığını korumak ve gözetmekle yükümlüdür. Bu genel bir kural. Biz burada söz konusu olanın sadece fiziki değil ruhsal sağlık da olduğunu söyledik ve işveren işçinin kişiliğine saygı gösterip onun kişiliğini korumakla yükümlüdür dedik. Bir işçiyi dışlamak, diğer çalışanlarla ilişkilerini kesmek, sürekli yazılı savunmalar istemek, sen yetersizsin demek, bunların hepsi bir bütün olduğunda kişilik haklarına saldırıdır ve bu 1.5 yıldır sistematik olarak yapıldığında mobbing olur, dedik."
Dava açıldıktan sonra işverenin daha da sinirlendiğini ve Tülin’in hiçbir iş yapmasına izin verilmeğini söylüyor avukatı: "Kışın ortasında izne çık dendi ama bunu yazılı olarak bildirmemiz istendiğinde bildirilmedi. Sen döküman çalışıyorsun, hırsızsın dediler fakat hiçbir şey ispatlayamadılar. En sonunda bunların hepsinden vazgeçip tamam biz senin kıdemini ve ihbarını ödüyoruz al git dediler. Ama biz davalara devam ettik. Mobbing için açtığımız davada kınama ve uyarının haksız yere verildiği kanıtlandı ve 1000 YTL tazminat kazandık. Şimdi Yargıtay aşamasında. İşe iade davamız ise halen devam ediyor."
Sadece kendisi değil oğlu ve eşi de depresyon tedavisi gördü
ŞABAN TOKAT
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 25 yıllık çalışanı Şaban Tokat da mobbing’e uğrayıp dava açanlardan. Akşam Gazetesi’nde de yer alan habere göre Şaban Tokat, 25 yıl boyunca TMO’da çalıştıktan sonra Personel Daire Başkanlığı’na atandı. Tokat’ın kaderi AKP iktidarının göreve gelmesiyle değişti. İstifası istenen Tokat kabul etmeyince rütbesi düşürülüp müşavirlik, sonra başuzmanlık kadrosuna atandı. Görevine dönmek için açtığı dava lehine sonuçlandı. İfadesine göre yönetim sonrasında baskı ve yıldırma politikası uyguladı. Gece nöbetleri verildi.
Sonunda üzerindeki baskıya dayanamayan bürokrata, ’kalp krizi’ şüphesiyle kaldırıldığı hastanede majör depresyon tanısı kondu. 1,5 ay yatarak 10 ay da ayakta tedavi gördü. Tokat, bu süreçte depresyona giren ve kollarını jiletlemeye başlayan oğlu ile eşinin de tedavi gördüğünü anlattı.
Tokat, TMO’da mobbing’e uğradığını, bu nedenle önce kendisinin daha sonra ailesinin depresyona girdiği gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Kendisine psikolojik baskı yaptıkları ve istifaya zorladıkları gerekçesiyle AKP iktidarı dönreminde kuruma atanan yöneticiler hakkında 15 bin YTL’lik maddi ve manevi tazminat davası açtı. Tokat’ın davası hala devam ediyor.
Hürriyet - İK
29 Ocak 2007 -
İşyerinde psikolojik taciz yani mobbing davaları artık Türkiye’de açılmaya başlandı. Avrupa’da çok yaygın olarak bilinen, yasalarda, iş sözleşmelerinde bile yer alan mobbing Türkiye’de de bol bol yaşanıyor ama insanlar ne olduğunu bilmediği için adlandıramıyordu. Fakat son dönemde Türkiye’de de uğradıkları mobbing olaylarından dolayı insanlar dava açmaya başladılar.
Toprak Mahsulleri Ofisi’nde çalışan Şaban Tokat, Jeoloji Mühendisleri Odası’nda çalışan Tülin Yıldırım, Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olan Prof. Dr. Dehen Altıner, Türkiye’de ilk mobbing davalarını açanlar. Handan Arapcıoğlu ise mobbinge maruz kalmış fakat mobbing değil işe iade davası açmış. Her birinin hikayesi farklı ama hepsi de mobbingi yaşamış ve mahkemeye başvurarak haklarını aramış. Kimisi açtıkları davaları kazanmış, kimisinin ise davaları hala sürüyor. İşte onların hikayesi.
17 sene her gün işyerindeki sorunların etkisinde yaşadım
PROF. DR. DEHEN ALTINER
1985’ten beri Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Dehen Altıner de bir mobbing kurbanı. Geçen yıl Hürriyet Pazar’da yayınlanan röportajında Dehen Altıner, amiri durumundaki Dekan Prof. Dr. Mürşit Pekin’in baskısıyla gördüğü mobbing’i anlattı: Öğrencileri laboratuvarlardan kovuluyor, araştırmalarına ödenek sağlanmıyor, çay ocağının yanında sunta çevrili odaya sürülüyor, asistanlarına kadro verilmiyor ve hayatları karartılıyordu. Altıner 17 yıl dişini sıktıktan sonra 3 yıl önce bir bölüm toplantısında Dekan Pekin’in "haykırarak onu odadan kovması" üzerine harekete geçmeye karar verdi ve manevi tazminat davası açtı. Mahkemede, Pekin’in "kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu, küçük düşürdüğünü, itibarını zedelediğini" kanıtladı. Dekan Prof. Dr. Pekin’in mahkûmiyeti Yargıtay’da onandı. Prof. Dr. Altıner "60 yaşındayım. 17 sene her gece eşimle işyerimdeki sorunların etkisini yaşadık. Hiç değilse yasal olarak yapılanı belgelemiş oldum" diyor.
Sabah kapıda bir baktım ki manyetik kartım iptal edilmiş
HANDAN ARPACIOĞLU
Çok şubeli, büyük ölçekli bir bankada iki ayrı bölümden sorumlu bölüm başkanı olarak çalışan Handan Arpacıoğlu, 6 ay süreyle mobbinge maruz kaldı. Çalıştığı işyerinde üçüncü yılındayken yeni gelen amiriyle başladı herşey. Arpacıoğlu, amirinin geldiği günden itibaren görevini yapmayı engeleyici herşeyin yaptığını söylüyor: İlgili toplantılara çağrılmamak, yapacağı işlerin yanında son derece önemsiz ve gereksiz görevlerin kendisine verilmesi, başka bölümlerin işinin kendisine yüklenmesi, masasına amiri tarafından kağıtların fırlatılması ve sen yapacaksın denmesi, şahsen çağrıldığı yurt içi ve yurt dışı toplantılara yerine başka birisinin gönderilmesi, yaptığı her işin sorgulanması, herkesin ortasında kendisine bağrılması...
Arpacıoğlu’nun işten çıkarılma süreci ise sorumluluğundaki bir işin yapılmasına onay vermemesiyle başlıyor. "Amirim sen hiçbir şekilde bu işle ilgilenmeyeceksin yoksa canını yakarım diye tehdit etti. Ama yine de onay vermedim. Bunun üzerine başka bir bölüme atandım. Yeni poziyon hem unvan, hem ücret hem görev bakımından bir rütbe tenziliydi." Yeni görevine itiraz eden ama hiçbir sonuç alamayan Handan Arpacıoğlu bir gün bankaya gittiğinde içeri giremedi: "Manyetik kartım iptal edilmişti. Arkadaşlara niye giremiyorum dediğimde siz artık içeri giremeyeceksiniz dediler. Niye dedim? X bey öyle söyledi dediler. O gün yönetim kurulu başkanına, genel müdüre ve insan kaynakları müdürüne bir mail attım ama hiçbir yanıt gelmedi. Ben de bu olayı noterle tespit ettirdim."
Ondan sonra hukuki süreç başladı. İşe iade davası açan Handan Arpacıoğlu, bir yılın sonunda davayı kazandı. Fakat işyerine gittiğinde amiri tekrar karşısına çıkarak sen burada değil yeni atamanın yapıldığı yerde çalışacaksın dedi. Mahkemenin konusunun bu atamanın yanlışlığı olduğunu ve görevine iade edildiğini söyledi ama bir sonuç alamadı: "Mahkeme kararı gereği şirket göreve geri almayınca tazminat ödemekle yükümlü. Tazminatımın sadece bir kısmını alabilidim, o nedenle şimdi de tazminat davası sürüyor." Arpacıoğlu mobbing davası da açmak istediğini ama kurum zarar görmesin diye açmadığını söylüyor. Yine kurum zarar görmesin diye, çalıştığı bankanın adının açıklanmasını da istemiyor.
Anladım ki bu bir yıldırma süreci
TÜLİN YILDIRIM
Mobbinge uğradığı için dava açan ve kazanan Jeoloji Mühendisleri Odası çalışanı Tülin Yıldırım’ın açtığı dava, 26 Aralık’ta Radikal Gazetesi’nde de manşet haber olarak verilmişti. Yıldırım’la HR Dergi’nin 24 Ocak’ta düzenlediği "Mobbing İşyerinde Psikolojik Taciz" konferansında konuştuk.
7 yıl önce Ankara Jeoloji Mühendisleri Odası’nda işe başlayan ve Büro Amiri olarak çalışan Yıldırım’ın işyerindeki sorunları iki yıl önce başladı. Yeni genel sekreterin gelişi onun için bir dönüm noktası oldu: "Sürekli olarak yaptığım işin beğenilmediği söyleniyordu ama neyini beğenmiyorsunuz diye sorduğumda ’beğenmiyorum işte!’ deyip geçiyordu. Bir sürü yetkimi elimden aldılar. Kimin ne eksiğinin giderilmesi gerekiyorsa bana yüklendi. Büro Amiri olmama rağmen toplantılarda kimse yüzüme bakmaz oldu. İzin günümde yaşanan bir evrak karışıklığının sorumluluğunu bana yüklediler. Beni yalancılıkla bile suçladılar. Sonunda uyarı ve kınama cezası da aldım. Artık işe ayağımı sürükleyerek gider olmuştum."
Yıldırım bu dönemde istifa etmeyi çok düşündü ama kendini daha da ezik hissedeceğini düşünerek hep vazgeçti. Sonunda depresyona girdi, psikiyatra giderek rapor aldı. Bu sefer de işten kaytarıyor diye işyerinde dedikodusu çıktı. "Basit şeylerle başlayan süreç hızla bir sarmala dönüşüp beni yutmaya başladı. Arkadaşlarımla aramda bir problem yoktu fakat siz o kadar çok eleştirince bir süre sonra onların da size güvenleri eksiliyor. Açıktan söylemiyorlardı ama, Tülin Hanım da biraz dikkat etseydi, diye konuşmalar yapıldığını biliyorum. En son rapor aldığımda bana çok düşmanca davrandılar. Yönetim de, zaten çalışmak istemiyordu, gitti rapor aldı, sizi burada yalnız bıraktı, diyerek düşmanlık tohumları atmış. Ben işe gittiğimde insanlarda işten kaytarmaya çalıştığım gibi bir izlenim oluşmuştu. Sonra konuşarak çözdük. Neler yaşadığımı, bu davranışlara neden maruz kaldığımı, mobbingin ne olduğunu hem başka odaların çalışanlarının da katıldığı toplantılar düzenleyerek anlattım."
Aslında Tülin Yıldırım’ın mobbing kavramıyla tanışması tamamen tesadüf. İşyerindeki can sıkıcı olaylar başladıktan 7-8 ay sonra jeoloji haber bülteninde bir üyenin yazdığı makalede ilk kez mobbing kavramından söz edildiğini okudu. Sonra yabancı kaynaklarda araştırdı. "Mobbingin ne olduğunu öğrenince anladım ki bu bir yıldırma süreci. Bir an ne olduğunuzu anlamıyorsunuz. Hem size hem çevrenizdekilere kötü olduğunuz izlenimi veriliyor. Mobbing bir işten atılma süreci. Baştan hiç işten atılabileceğimi düşünmedim çünkü işimi seviyor ve iyi yapıyordum. Ama bunların her biri ona götürüyormuş meğerse. Nitekim sonuçta çıkışımı da verdiler."
Yıldırım işten atılmadan 2 ay önce, maruz kaldığı mobbing’den dolayı gördüğü zarar nedeniyle manevi tazminat davası açtı. Oda dava metnini gördüğünde çok da fazla ilgilenmedi ama ona üç gün hiçbir iş vermeyip, masasındaki bilgisayarı da alarak sen burada oturacaksın denildi. Açtığı davayı kazanan Yıldırım kendisine verilen uyarı ve kınama cezasını da kaldırıp 1000 YTL tazminat aldı. Şimdi ise işe iade davası devam ediyor.
Avukatı anlatıyor:
Hukuki açıdan mobbingi nereye oturtabiliriz diye baktık
Tülin Yıldırım’ın avukatı Ayşe Altıparmak, Yıldırım kendisine ilk geldiğinde mobbing kavramını bilmediğini bunu hukuki açıdan nereye oturtabiliriz diye çalışmaya başladıklarını söylüyor. "Çünkü benim gördüğüm tüm davalarda iş akdi bir şekilde ya işçi yada işveren tarafından fesh ediliyordu. Bizim davamızda ise iş akdi devam etmekteydi. Kişi orada çalışıyor ve işverene sen bana haksızlık ediyorsun, bu benim çalışmamı etkiliyor ve bu yüzden bana tazminat ödemen gerekiyor, diyorduk. Bu çok yeni bir şeydi ama denemeye karar verdik. Tülin Yıldırım’a dava sürecinde üstündeki baskıların çok artacağını söyledim. Hatta istiyorsan yeni bir iş ara, sen benim arkadaşımsın, boşuna uğraşmayalım dedim. O ise çok yıprandığını, kaybedecek de olsa birilerinin onun haksızlığa uğradığını bilmesini istediğini söyleyince dava açmaya karar verdik."
Kavram yabancı olduğudundan Ayşe Altıparmak İngilizce, Türkçe her türlü yayını ve davayı inceledi. Mahkemeye sunduğu dipnot ve dilekçelerde böyle bir kavramın olduğunu ve dünyada milyonlarca insanın mobbinge uğradığını söyledi. Altıparmak hukuki olarak tanımlanmamış bir süreci nasıl bir temele oturttuklarını şöyle anlatıyor: "İşveren işçinin sağlığını korumak ve gözetmekle yükümlüdür. Bu genel bir kural. Biz burada söz konusu olanın sadece fiziki değil ruhsal sağlık da olduğunu söyledik ve işveren işçinin kişiliğine saygı gösterip onun kişiliğini korumakla yükümlüdür dedik. Bir işçiyi dışlamak, diğer çalışanlarla ilişkilerini kesmek, sürekli yazılı savunmalar istemek, sen yetersizsin demek, bunların hepsi bir bütün olduğunda kişilik haklarına saldırıdır ve bu 1.5 yıldır sistematik olarak yapıldığında mobbing olur, dedik."
Dava açıldıktan sonra işverenin daha da sinirlendiğini ve Tülin’in hiçbir iş yapmasına izin verilmeğini söylüyor avukatı: "Kışın ortasında izne çık dendi ama bunu yazılı olarak bildirmemiz istendiğinde bildirilmedi. Sen döküman çalışıyorsun, hırsızsın dediler fakat hiçbir şey ispatlayamadılar. En sonunda bunların hepsinden vazgeçip tamam biz senin kıdemini ve ihbarını ödüyoruz al git dediler. Ama biz davalara devam ettik. Mobbing için açtığımız davada kınama ve uyarının haksız yere verildiği kanıtlandı ve 1000 YTL tazminat kazandık. Şimdi Yargıtay aşamasında. İşe iade davamız ise halen devam ediyor."
Sadece kendisi değil oğlu ve eşi de depresyon tedavisi gördü
ŞABAN TOKAT
Toprak Mahsulleri Ofisi’nin 25 yıllık çalışanı Şaban Tokat da mobbing’e uğrayıp dava açanlardan. Akşam Gazetesi’nde de yer alan habere göre Şaban Tokat, 25 yıl boyunca TMO’da çalıştıktan sonra Personel Daire Başkanlığı’na atandı. Tokat’ın kaderi AKP iktidarının göreve gelmesiyle değişti. İstifası istenen Tokat kabul etmeyince rütbesi düşürülüp müşavirlik, sonra başuzmanlık kadrosuna atandı. Görevine dönmek için açtığı dava lehine sonuçlandı. İfadesine göre yönetim sonrasında baskı ve yıldırma politikası uyguladı. Gece nöbetleri verildi.
Sonunda üzerindeki baskıya dayanamayan bürokrata, ’kalp krizi’ şüphesiyle kaldırıldığı hastanede majör depresyon tanısı kondu. 1,5 ay yatarak 10 ay da ayakta tedavi gördü. Tokat, bu süreçte depresyona giren ve kollarını jiletlemeye başlayan oğlu ile eşinin de tedavi gördüğünü anlattı.
Tokat, TMO’da mobbing’e uğradığını, bu nedenle önce kendisinin daha sonra ailesinin depresyona girdiği gerekçesiyle mahkemeye başvurdu. Kendisine psikolojik baskı yaptıkları ve istifaya zorladıkları gerekçesiyle AKP iktidarı dönreminde kuruma atanan yöneticiler hakkında 15 bin YTL’lik maddi ve manevi tazminat davası açtı. Tokat’ın davası hala devam ediyor.
Hürriyet - İK
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)